Acil Servis

#00470#Tıp Fakültesi Tercihi

Dr.Hüseyin OFLAZ

Çok ciddi bir sorun: Yakınlarımdan tıbbı kazananlar var ve nereyi yazayım diye soruyor(ilk 2800 giriyor). İyi bir dr olmanın kriterleri genelde bellidir. Dünya bunu belirlemiştir. Ülkelere göre kısmen değişir. Ama maalesef konuşulanlara bakıyorum tabiki önemli ama mekanı güzel olan ve TuS için fakültenin son 2-3 yılı boş bırakıp hadi serbest serbest ders çalışın diyen fakülteler tercih ediliyor gibi. Hasta görmeden, dokunmadan Tus doktoru yetişecek yani. Anne babası ve kendindeki kalp krizini dahi anlamayan ama Kala azar ın yedi sülalesini ezberleyen yani trikobezoar bilgi ile donatılmış nesil. Akut mi, diseksiyon, pulm emboli, pnömoni, akut batın, inme, sle vb tanımayan her gelene myalji yada reflü yada nöroz veya meteorizm diyen bir nesil olacak. Tus kazanarak sadece ORGAN DOKTORU yetişecek yani. Yani ftr ise sadece kemik eklem hast bakarım diyor ve hasta FTR servisinde yatağında akut mi yada pulm emboli, hipoglisemi komasına giriyor ama anlamıyor. Sonuçta Tus dersanelerine feda edilen 5-6. sınıf tıbbın en değerli seneleri. Ama günümüzde eğitimi dolu dolu olan, bol hasta görülen yani pratikle dolu fakülteler tercih edilmesi gerekirken, maalesef daha çok hangi fakülte boş bırakıp gidin tus çalışın diyorsa orasının tercih edilmesi bir paradoksluk. Bunun zararı ileride inanın hem hekimde hemde tedavi ettiği hastalarda çıkacak. Adli vakalar artacak. Davası olan dr meslekten soğuyacak belki. Tabiki tus çalışacağız. Benim tanıdığım yüzlerce kaliteli öğrencim hem hastane içinde çalışıp kaliteli stajer ve internlük yaptılar hemde tusda çok iyi yer kazandılar. Göreve başlayan ve Hekimlikte zorlananların dediği keşke internlükte kaçmayıp daha verimli geçirseydim de tus 6 ay sonra olsada olurdu diyen çok var. Çünkü bu meslek bir bütün ve 40 yıl yapacaksınız. Geriye dönüp düzeltemeyiz. Sonuç; Hekimlik bir sanattır. Bir bütünlük vardır. Ben ortopedistim ve sadece kemikten anlarım demekle olmaz. Bu yaklaşım zararlı. /————————————–Fakülte seçerken, zevkli ve öğretici ders ve pratik yapılan, teknolojiyi kullanan, öğrencinin her an öğrenme-merak duygusunu aşılayan, bilimsel merakının indüklendiği, yormadan eğlenerek-severek eğitim öğretimin olduğu, hoca-öğrenci ilişkisinde gradient yani mesafe olmayan, öğrenci işlerinin öğrenciyi ezmediği, her hoca ile rahat görüşülen, öğrenciye bir devletin-anne babaların emaneti gibi bakan ve onlar kötü yetişirse ve ileride yapacakları her hatadan bizde mesulüz diyen bir öğretim üyesi düşünce formatının olduğu, yani önce muayenehane değil önce öğrenci-asistan ve eğitim diyen ve 7/24 öğrenci için daha ne yapsak da daha başarılı olup tüm insanlığa faydalı olabiliri düşünen öğretim üyelerinin olduğu ve bunu amaç edinen bir fakülte tercih edilmeli. Aslında tus sınav heyetininde özellikle bazı Özel tıp fakülltelerinin tus bazlı başarı oranını ve eğitim sisteminin olumsuzluklarını dikkate alarak Tus sınavını tamamen pratik yapan ve derse giren ve kitap textbook okuyan öğrenciye göre yani vaka bazlı ve bu çerçevedeki temel tıp bilimleri sorularının sorulduğu bir sınav olmalı. Hastalığın fizyopatolıjisini düşünen bir eğitim modeli olmalı. Yani fakültenin en değerli yıllarını yani 4-5-6 yı tus dersanelerine ayırıp sonrada bak bu kadar asistanlık kazandırıyoruz demek bir fakültenin temel başarı ölçeği olamaz. Ama maalesef oluyor. Sanki teog sınavı. Sonrada acilde gördüğü ani nefes darlığında pulm emboli yerine bronşit başlangıcı düşünen, diseksiyona bel fıtığı diyen, lenfomaya diş absesi diyen, gebeliğe gaz diyen, af ve akut mi ekg sini tanımayıp reflü tedavisi ile eve gönderen bir nesil olursa sorumlusu kim..ve düşünün 40 yıl bu şekilde meslek yapacak. Yani 40 yıl boyunca kaç kişide tm/akut mi/emboli atlayacak Allah bilir. Tus un ay geç kazansın ama hekimliğin geri kalan 39.5 yılını kaliteli yapsın çok daha iyi olur. Defibrilatöre dokunmadan bitiren var.d dimeri soran var. Ekg deki parazite VF diyen var. olmazki böyle

Burak Ölmez

Büyük Türk hakanı Atilla; "Atımın nalındaki bir çivi düşseydi, bu büyük ülke olmazdı!" demiş. "Ama nasıl olur?" demişler. "Bir çivi bir ülkeyi nasıl kurtarır?" Atilla cevap vermiş; "Bir çivi bir nalı, bir nal bir atı, bir at bir komutanı, bir komutan bir orduyu, bir ordu da koca bir ülkeyi kurtarır" (teşbihte hata olmasın) bir "tüyo" bazen bir "hayat"kurtarabilir felsefesinde bir insan,bir hekim..
Başa dön tuşu