Yazı Künyesi: #00003#
‘‘Acil Hekimine Tüyolar” facebook grubunda 500 üzerinde eğitici paylaşım yaptıktan sonra biz taburcu.net olarak mesleğe başlamak üzere olan veya mesleğine yeni başlamış olup sürecin başından karamsarlığa kapılan genç hekimlere iş anksiyetesine kapılmamaları için bazı tüyolar vermeyi amaçladım.
Teorik dersler,sunular,öğretilir,öğrenilir;ama bazı şeyler yaşanarak öğrenilir.Çok sayıda tıp fakültesi öğrencisi belki de çocukluğunun hayali olan beyaz üniformayı biran önce giymek ve hastaların dertlerine derman olabilme hayaliyle yanıp tutuşur.
Ancak mesleğe başladıklarında hekimlik sıfatının binbir türlü zorluklarıyla karşılaştıklarını farkederler.Hayallerinde yatan mesleğin ütopya dünyasından çıkıp gerçek hayata atılırlar.
Gerçek hayat ise malesef acıdır dostlarım..
Nacizane bazı fikirlerimi,düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istedim,bunları bence tüyo olarak görmek lazım.Zira tıp mesleğinin çok çekilmez bir hal aldığını düşünüyorsanız ve örnek aldığınız çoğu hekim sizlere bu mesleğin çekilmez olduğunu söylüyorsa burada paylaşılan bazı tüyolarla buna defans koyabilir veya bu anksiyetik durumu minimalize edebiliriz.
Nelerdir bu tüyolar??
Bu tüyolar;öncelikle yaptığınız işin ne kadar zor olduğunu düşünürseniz düşünün bu işi sadece yapan tek kişinin siz olmadığı gerçeğini hatırlamanız 🙂
Ayrıca sizin mesleğiniz dışındaki mesleklerin de kendi içinde fazlasıyla sıkıntıları olduğunu akla getirmek gerekir.
Tabi ki sistemin getirdiği zorluklar,ıvırlar zıvırlar,ilginç sağlık politikaları,son zamanlarda artan bilinçsiz hasta sayısı,vs vs ..
Evet bunlar var hocam ve hep var olacak maalesef.Bu bozuk olduğunu düşündüğümüz düzenin değişmesi için eminim birçok kişinin de kendi içinde projesi vardır..Bu projeleri uygulama kısmı bize ait olmadığına göre kendi uygulama alanlarımızı düzeltmeye çalışabiliriz.
IQ seviyelerinin yüksek olduğu varsayılan meslek grubumuzun sıkıntısı, EQ (Emotional Quotient) yani duygusal zeka seviyelerinin yeterince yüksek olmaması belki de; bu durum iş yoğunluğu diğer mesleklere nazaran daha fazla olan mesleğimizi daha da çekilmez hale getiriyor olabilir.
Çocukluk hayatından bu yana sokağa çıkmamış,top oynamamış,ip atlamamış,sinemaya gitmemiş,arkadaşlarıyla muhabbet etmemiş bir sürü insanla aynı sıralarda oturduk fakültelerimizde.Mesleğe başladığınızda maaş diye bir para veriliyor elinize ama bu parayı nasıl kullanacağınızı bilemiyorsunuz.Hangi paraya hangi arabayı almak gerekir bilmiyorsun çünkü okuduğun kitaplarda araba modelleri hiç yazmıyordu
Elinde sermayen olsa nereye yatırım yapacağını bilmiyorsun,çünkü gayrimenkul konularından hiç bahsedilmedi derslerde,ee sınavda da çıkmıyordu bu konular eledik tabi bu konuları
…gibi gibi kısacası hayata Fransız başlayan bazı meslek gruplarından da biriyiz aynı zamanda.
Oysa daha ilkokulda hepimizi uyarmışlardı!
‘’Ali ata bin,İpek topu at,Elif fidan dik,Lale şarkı söyle,Jale yere çöp atma,Güler gazete oku,Mehmet saz çal’’…gibi hecelerle kelime türetirken sosyaliteye dair uyarıda bulundular hepimize
Tıpçılar daha çok ‘’Ahmet okula git,Fatma kitap oku’’ tümceleriyle ilgilendiler
Sosyaliteden ve sosyal hayattan daha çok soyutlanmış olan meslek grubu olan bizleri daha da iş anksiyetesine soktu bu durum haliyle.Hayatı boyunca sınavda başarılı olmaya veya sınavdaki rakiplerinin önüne geçmeye endekslenmiş;hep bir sonraki sınav sonrası mutluluğa ulaşacağına inandırılmış ve o sınavdan sonra karşımıza daha da zor bir sınav çıkmış;ve o sınavdan sonra da daha daha da zor bir sınav bizleri beklemiş,ve o sınavdan sonra daha daha daha da… diye gider bu paradoks.
Hay ben bu işin .. gibi sözlerin nereden çıktığını artık çok da düşünmemize gerek kalmıyor sanırım..
Hal böyle olunca olayları sezinleme yetisi,yönetme ve yönlendirme kapasitesi,sosyalite,aktivite,sosyal aktivite,insani ilişkiler de bir o kadar zayıf oluyor ne yazık ki..
Ne yapacağız??
Çok zor değil dostlar ruhsal anlamda sizleri rahatlatacak meşgaleler bulacaksınız,toplu sporlar,yüzme,enstrüman çalma,şarkı söyleme,paraşütle atlama,su altına dalma,dans,resim,tiyatro,sinema,dizi,ibadet,gezme ….vs vs … sayısız aktivite sayısız ilgi alanı.
Ne ilginizi çekiyorsa ne yaparken kendinizi iyi hissediyorsanız o tarz şeylere vakit ayırın.Hocam ben obua enstrumani çalsam olur mu,olurrrrrrr ; hocam ben manyağım her gün bungee jumping yapmak istiyorum o olur mu,olur güzel kardeşim;peki ya hocam ben eve tütsü serip feng shui yapsam olur mu,o da olur anasını satayım..
Sadece işine odaklanmış salt,sade insanlar olduğunuzda, insanların yüzüne bakmayan,gülmeyen,soğuk,agresif olarak nitelendirilen hayattan keyif almayanlar grubuna dahil olursunuz.Kendinizle barışık yaşayın,aşın biraz kendinizi hatta aşın dağları denizleri,ufuklarınız hayalleriniz sınırların ötesinde olsun.Özgüvensiz kişiler olmayın güvenin kendinize biraz, siz güvenin ki ses tonunuzdaki kararlılık bile güven versin hastalarınıza..
Sürekli hayatın,işimizin,çevremizdekilerin,akrabalarımızın bizlere yıktığı sorumluluk altında ezilerek bu yükü sadece sizin taşımanız gerektiği hissinden uzak durun,rahat olun biraz,insanların sizler ile ilgili düşündüklerini çok da önemsemeyin,öncelikle kendi mutluluğunuzun ön planda olması gerektiğini asla unutmayın..
Ben Tusta derece yapmak istiyorum,neden evladım? Çünkü tusta yüksek puan alırsam daha çok mutlu olurum;yok öyle bir dünya dostlar varsa da ben görmedim
Tabi ki zor zamanlarınız olabilir özel hayatınızda veya iş hayatınızda ama bu duygudurum değişikliklerinizin çok uzun süre sizleri etkilemesine müsaade etmeyin.Önlem sizlersiniz,hekim sizlersiniz,öncelikle kendinizi tedavi edeceksiniz.Sıkıntılı anlarınızda hemen size huzur veren bu şeylere kaçın.Bu süreci kısaltmaya veya daha az hasarsız geçirmeye çalışın.Hiçbir zaman mükemmel olamazsınız mükemmel olmaya çalışmayın.
Uzun lafın kısası o yüzden genç meslektaşlarıma tavsiyem kendinizi ruhsal anlamda kaçırabileceğiniz ilgi limanlarınız olsun,sıkça ziyaret edin o limanları.